Montag, 8. Oktober 2012

Kürt göcmen jenerasyonlari arasinda dialogu gelistirmeye yönelik AB-projesi


Avrupaya on yillar önce  göc etmis veya burada dogmus milyonlarca kürt icin en büyük zorluk, kimligini muhafaza edebilmekle beraber bambaska bir kültüre entegre olma durumudur.  Burada dogru dengeyi bulmak bir cok kürt göcmenini agir sorunlar ile karsikarsiya getirirken, farkli nesiller icin ayrica degisik sorunlari da beraberinde getirmekte.
Bu konuya iliskin olarak avrupada bulunan dört kürt enstitüsü avrupa birligi destekli proje „hayatboyu ögrenim/Grundtvig“ kapsaminda iki yil boyunca arastirmalar yapmistir. „Atalarimin hikayeleri“ projesinin amaci kürt göcmen nesilleri arasinda dialog yolu ile bir ögrenim süreci baslatip, bu sürec ile entegrasyonu güclendirip ayni zamanda etno-kültürel kimligi korumaktir. Belcikadaki „“Koerdisch Institutuut VZW“, Almanyadaki „Internationaler Verein für Frieden und Gerechtigkeit – Pro Humanitate e.V.“ Avusturyadaki „Institut für Kurdologie“ ve Isvecteki „Kurdiska Institutet“ kurumlarinin yaptiklari calisma simdi sonuclanmistir.

Bu dört kurum birbirinden bagimsiz olarak anlatilan konsept ile yaklasik 60 kürt göcmen ailesi ile röpörtaj yaptilar. Sayin Prof. Dr. Celile Celil yönetiminde Viyanaya yakin Eichgraben kentinde bulunan Avusturya „Kürdoloji Enstitüsü“ yapilan görüsmelerin agirligi su alanlardi: yasli nesillerin memleketteki genclik hatiralarinin hazinesinden anlatilari, anne baba, büyük anne büyük baba ve onlarin atalarinin hayat duruslari, gelenekleri, bunlari devam ettirme cabalari ve hayat tecrübelerini zamanin tarihi olaylariyla, kürt halkinin kaderiyle sekillendirmeleri. Genc kürt neslini ve yeni avrupa yurttaslarinin kompleks zor kürt gecmisine anlayis gelistiren, yeni yurtlarinda klise ve önyargilara karsi gelecek örnekler aranip bulundu.

Böylece görüsmelerde güney Kürdistanli insanlarin örneklerinden ögrendiklerimiz, büyük bir gururla gelenek ve kimliklerinden bahs ederken, acik yürekli ve liberal bir anlayisla yüzyillar öncesinden kizlarina ve oglan cocuklariyla esit egitim ve gelisim imkanlarini tanimis olduklarini anlattilar – bu tutum o zamanlarda avrupa ve bati da bile cok dogal seyler degildi.
Diger taraftan bir cok kuzey kürdistanli göcmen de kürt kimliklerine avrupada kavustuklarini, memlekette yasaklanmis dillerini burada ögrendiklerini, kültürel haklar ve baski altindaki halkin haklarini savunma özgürlügünü burada yasadiklarini ve ülkelerindeki ailelerinin yasadiklari sikintilari böylelikle daha iyi anladiklarini belirttiler.
Entegrasyona dair etkileyici örneklerden biri de dogu Kürdistanli bir pesmergenin hikayesidir. Kendisi 1979 iran devrimi lideri Humeyni`nin askerlerine karsi savasirken yaralanir, fakat gerekli müdehale dört gün gecikince, bacagi dizinden itibaren kaybeder. Baska agir yaralilarla birlikte tedavi icin avusturyaya getirilir. Burada aile kurup üc cocuk babasi olur ve kendi trajedisini baskalarina yardim etme isine dönüstürür. Protez uzmanlik egitimini alir ve ayni kaderi paylasanlara kendi tecrübesiyle  daha kolay bir yasam icin destek olur. Kendi acisina da derman olan bu yardimlasma yeni yurdu haline gelen avrupada hayatina anlam katar.
 
Avrupada dünyaya gelmis yada kücükken aileleriyle göc etmis gencler, yani yeni bir ülkede güvende ve özgürce büyütülen cocuklar, burada herseye ragmen, anne baba ve akrabalarinin yasadiklari aciyla nasil travmatik sürecler yasadiklarini anlattilar. Bu genclerin ruhsal durumlari kürt halkinin travmalarinin nasil nessiller boyu tasindiginin acik göstergesidir.
 
28 yasinda Türkiye kürtleriden genc bir kadin cocuklugunda yasadigi korkulardan bahsetti. Babasi icin duydugu endise onu etkilemisti, cünkü babasi etrafdaki diger babalar gibi kürt hak ve özgürlüklerini savundugu icin herzaman gözaltina alinip ve „terörist“ etiketi yiyordu. „Bu yüzden dokuz yasinda bile büyük bir nefret biriktiriyor insan“ diyordu genc kadin, „cünkü terörist falan olmadigini biliyorsun fakat devlet seni o statüyü kabullenmeye zorluyor.“ Caresizligi babasi cezaevinden gördügü iskencelerin etkisiyle  hasta olarak geri dönünce büyüyordu. Bu gercekligin icinde daha cocukken hukuk okumaya karar veriyor, böylelikle bir gün babasini savunabilirdi. Bugün yeni yurdu olan avrupada bulundugu sehirde her türlü arimciliga karsi mücadele vermeye devam ediyor.
 
Kürt anneleri uzun yillar  göcmenlikte aci veren bir izolasyon ve kalabalik ailenin sorumluluguyla yeni bir dili ögrenmenin imkansizliklarindan sikayet ettiler. „Bugün beni en cok kaygilandiran sey cocuklarimin farkli kültürlerle yasamalaridir“ dedi bir anne. Söyle devam etti „Biz günlük hayatimizi kendi kültürümüzle yasarken cocuklarimizin disarida karsilastiklari sorunlardn haberlerimiz olmuyor ve baslarina bir sey gelse destek olamiyoruz.“ Bes cocugu olan bir anne de „En cok korktugum sey, cocuklarimin kendi kültürümüze ve bize yabancilasmalari“ dedi. Bu korkular avrupali cevrelerden tamamen göz ardi edilmektedir.
Avusturyada büyümüs genc kürtlerin ortak bir trend etrafinda bulustuklari dikkat cekti: Ailelerini elestirirlerken düsünce yapilarinda avrupali cevrenin etkisini tasidiklari gözlendi. Tüm genc katilimcilar memleketteki büyük ailelerinin sicakligini ve ictenligini burada özlediklerini belirttiler fakat oralarda yasamayi düsünemiyorlar. Bir cok kürt genc göcmen derin bir aidiyet sarsintisi tasimakta ve kendilerini ne yeni ülkenin parcasi ne de ailelerinin memleketinin parcasi olarak hissediyorlar.
 
Birinci jenerasyon göcmenler „memlekette cehennemin icinden cikip gelince buradaki sorunlar hafif geldi“ diyerek „yeni yurtlari“ndan duyduklari memnuniyeti dile getirirken, burada dogup büyüyen, iyi entegre olmus ikinci generasyon ise „farkli“ olmayisin hissini tasiyor ve „yabanci olduklarini cagristiran dair en kücük olaya bile cok hassas tepkiler verebiliyorlar.“
Görüsmelerin toplaminda irkcilik konusunda keskin örneklerle de karsilasmak mümkün. En zor durumda olanlar ise ilk okul cocuklari – bugünün ergen gencleri – yasitlariyla yasanilan unutulmaz irkci olaylari anlattilar. 16 yasinda bir kürt kizi ilk okul yillarini animsiyor, cocuklar ondan kolunu uzatmasini isteyip kendi kollarini da onun kolunun yanina uzatip tiksintiyle „ne kadar esmer olduguna bak“ diye alay etmisler. Cocuklar alti yasindayken yasadiklarini böyle anlatirken ögretmenler gözlerini yumuyorlardi. Benzer acilari yasayan katilimcilar coktu.
 
Avrupaya entegre olma engelini asamayanlarin cogu kürt erkekleri, özellikle Iraktan. Is bulamayinca ailenin reisi olarak haliyle büyük bir darbe aliyorlar. Anneler kendi iktidar sarsintilarini daha iyi atlatabiliyorlar, cünkü onlarin sorumluluk alani olan aile ve cocuk bakimi, her nekadar göcmenlikte pratik durumlarda olsada, esasen degismiyor. Genel olarak kadinlar günlük hayatta, kamusal alanda ve cokuklarin okulu ile ilgili durumlari yalniz halledip yeni yurtlarina daha cabuk alisiyor ve entegre oluyorlar. Sirf eski statülerini kayip ettikleri icin Kürdistana dönen kürt erkekleri cok olmus, fakat cocuklar avrupada kalmaya karar verince anneleri de onlarin yaninda olmus ve böylelikle bir cok aile parcalanmis.
 
Bir taraftan ailelein yogun cabalari bile cocuklarina kürt kimligini asilamaya yetmezken, diger taraftan da bir cok kürt genci kürt kültürünü gururla yasayip sahipleniyor. Özellikle Türkiyeden gelen Kürtlerin cocuklari anadillerini ögrenmekte ve pratige gecirmekte büyük zorluklarla karsi karsiya kaliyorlar. Dil gelistirmek icin memlekete gönderildikleri akrabalarinin yaninda ise hic bir sey ögrenemiyorlar, cünkü insanlar az bucuk gevseyen yasalarla dahi kürtce konusmaya cesaret etmeyip cocuklarina ögretme egiliminden de cekiniyorlar. Zira dikkatli yasayip kimligini gizli tutmakla okulda v eiste „sorun yasamama“ umudu bulunmakta. Avrupadaki yeni yurtlarinda cocuklarin ana dillerini ögrenme imkanlari var, ama yazida gelistirme sanslari neredeyse yok. „Anadilimizi cocuklarimiza nasil ögretecegiz?“ Yapilan görüsmelerde bu endiseyi kimlik bilinci oturmus genc kürtler bir cok kez dile getirdiler.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen